fx15 lida yılan yağı karınca yumurtası xacc

dişinin arasında hala susam taneleri vardı, diliyle alıp tükürdü yere, fakat o susam tanesi bile, o ışıldayan gözleri hatırlattı fikret'e. sormuştu bir gün nilda'ya beni ne kadar seviyorsun diye, nilda da şu simit taneleri kadar çok seviyorum seni demişti. evet duygusuzdu, ruhsuzdu, yaratıcılık fakirliği vardı nilda'da. ulan insan gökteki yıldız der, denizdeki su damlası kadar der, ne bu be, zaten kaç tane susam var ki halk simitin tanesinde. bunları düşünürken simit sarayındaki günleri geldi aklına, dizlerinin birbirine değdiği ilk günü. unutmaya çalışsa da, kızın simidi çaya batırıp öyle yemesini aklından çıkaramadı. evet tuhaf biriydi.
neyse hafifçe gülümsedi, haydi fikret bir cesaret dedi kendi kendine, hızlı aramada kayıtlı zaten, 1'e uzunca bas telefon kendisi arar. uzunca bastı, olmadı. defalarca yere vurulan, yine de "hadi bu defa da bozulmayayım" diyen batarya en sonunda ayaklanma çıkarmıştı, fikret sinirlendi buna, hem de çok, ölesiye...
parmakları şişene kadar 1'e bastı. telefondan bir hareket yoktu. mukadderat dedi. çok kullanırdı bu lafı. ota boka mukadderat derdi. neyse hala sinirliydi, "kim gidecek şimdi yazıcıoğlu'na kadar diye" bağırdı, cevap işitilmedi, evet yalnızdı çünkü. neyse bir hışımla evin kapısını açtı, tam o sırada msn'in o "dürürüt" gibi tırt sesini duydu, daha yeni giydiği ayakkabılarını çıkarttı, bilgisayara yönlendi, tam o sırada kapı zili çaldı . gelen en yakın arkadaşı hamdiydi.
-abi sen otur, msn'e kim gelmiş bir bakıp geliyorum dedi.
hamdi gitti misafir odasında, bira şişelerinden bulabildiği bir boşluğa oturdu. telefonla bataryayı gördü. bu dallama da kendini dağıttı iyice diyip birleştirdi ikisini. açma tuşuna bastı ve telefon açıldı. salak fikret bataryayı ters takmıştı.
-abi telefonunu alsana, dedi hamdi, bilgisayar başındaki fikret'e.
-oğlum çalışmıyor ki o, dedi fikret.
-e, ama baksana abi.
-hamdi, gözümsün, canımsın diyerek alnına bir öpücük kondurdu hamdi'nin. evet mukadderattı bu.
-abi, her neyse annem sana kek yaptıydı, onu getirmeye gelmiştim, ben kaçayım dedi ve gitti hamdi, her şey eskisi gibiydi; yalnızdı, telefon çalışıyordu.